İÇİMDEKİ BEN

2020 – KANES YAYINLARI
Halil Bezmen’in 14. Kitabıdır. Eser Atatürk’ün ağızından yazılmıştır.
*Yaptıklarımla söylediklerimi biliyorsunuz.
İşte düşündüklerim ve hissettiklerim
Alıntı:
Yaverim Cevat Abbas *Hepsinin gemileri burada: İngiliz, Fransız, İtalyan, Yunan ve Amerikan!* derken, öfkeyle anlamadığım bir şeyler mırıldandı.
*Üzülme, geldikleri gibi giderler.* dedim.
Anlamadı.
BEN SULTAN ANDÜLHAMİD HAN

2017 – İSKENDERİYE KİTAP
Elinizdeki kitapta saklı gerçeklerden bazıları…
Alman İmparatoru, halkla ilgili bilgileri, birçok sosyal görevi devrettiği karısından alabiliyor. Ben ise karılarımla birlikte, kendimi de saraya kapatmış oluyorum. Erkeğin, diğer insanları incelemek için kullanacağı gözü kadındır. Harem, yanlışlıkla erkeği hapsetmiş olabilir.
Ben, zaten sultan doğdum: Ne başarsam, sadece görevimi yapmış olurum.
Benden nefret edebilirler. Tek korktuğum ciddiye alınmamaktır.
Benden önceki bütün padişahlar bu topraklara hükmettiler. Yetmezmiş, bir adım daha atmak gerekiyormuş: Ben, Sultan Abdülhamid Han, yalnız hükmetmedim, ayrıca da yönettim.
Büyük icatları olan harem sayesinde biz kadınları erkeklerden koruyan erkeklere minnet mi borçluyuz yani?
Cehenneme gitme kararını tek başımıza verebiliyoruz ama cennete girmek için ne çok kişi ve kurumun onayı gerek!
Haremdeki kadınlarım çoğaldıkça, yalnızlığım da arttı.
Her şeyi kaybettim ama zarar etmedim.
Müslüman kadınların özgür iradesi yok. / Doğru ama gördüğün gibi iyi bakılıyorlar. / Sizde recm cezası var. / Sizden öğrendik. İncil’e bakarsak, Hazreti İsa, zina işlemiş bir kadını recm etmek için toplanmış kalabalığa engel olmamış; sadece, ilk taşı hiç günah işlememiş biri atsın, demiş. / Biz bu cezayı artık kaldırdık. / Biz de zinayı kaldırdık sayılır. İstediğin kadar kadın alabilirsin deyince, zinanın zorluklarına katlanmaya gerek kalmadı.
Savaş kazanılsa da geriye doğru atılmış bir adımdır. Osmanlı’nın atı değil, aklı şahlandı!
LALE, KAN VE ŞEHVET

2016 – MÜPTELA YAYINLARI
Bilimin ve cehaletin, zevkin ve sefaletin romanı: Lale, Kan ve Şehvet.
Lale Devri…
Osmanlı İmparatorluğu’nun hiçbir döneminde, birbirine zıt düşünce ve duygular bu şekilde yan yana gelmedi.
Daha önce denenmeyeni denemeye çalışan bir padişah ve sadrazam, imparatorluğun başkentini barış, sanat ve zevkle yönetmeye karar verdiler.
Samimi bir çaba mıydı yoksa bir göz boyama mı? Osmanlı’nın kurtuluşu mu olacaktı yoksa bir israf dönemi mi?
Sultan III. Ahmet, Sadrazam İbrahim Paşa, Valide Gülnûş Sultan, şair Nedim, Lady Montagu, Patrona Halil ve açık fikirli bir şeyhin kızı olan Rabia… Her biri, kendi inişli çıkışlı hayatında bu sorulara bir yanıt bulmanın peşinde.
İSYAN VE AŞK

2015 – MÜPTELA YAYINLARI
İsyan ve Aşk,
90 yıl süren Celali İsyanları’nın Osmanlı İmparatorluğu’nu kasıp kavurduğu dönemde fırtınaya tutulan hayatların öyküsü.
Hayalleriyle gerçekler arasındaki kavganın ortasında kalarak eşkıya olmayı seçen Kalb-i Müşfik ve Banu…
Kötülükte de mükemmelliğin arandığı topraklardan gelip Müslüman olarak dervişliğe soyunan Aslan…
Parayı, gücü ve erkekleri, müzik yapar gibi incelikle kullanmasını bilen Safiye Sultan…
“Yalan üzerine kurulmuş bir gücün sahibiyim,” diyen Kanuni Sultan Süleyman…
Tarih ve kurgu arasındaki sınırın inceldiği İsyan ve Aşk’ı tutkuyla okuyacaksınız.
Halil Bezmen’in kalemiyle tarihi anlamak çok ince bir zevktir, tadını çıkaralım.
MUSTAFA KEMAL'E AŞKLANMAK

2014 – MÜPTELA YAYINLARI
Osmanlı kültürü dışında farklı kültürleri tanıyan, Batı eğitimi almış olan ve bir diplomatın genç ve güzel kızı Cemile, nişanlısı Osman’dan ayrıldıktan sonra hayata küsüp kendi içine dönünce, babası kızını bu durumdan kurtarmak ister. Cemile’nin hemşire olarak Surp Pırgiç Ermeni Hastanesi’nde çalışmasına olanak sağlar. Hastanede çalışmasıyla birlikte günden güne daha iyi hissetmeye başlayan Cemile, orada tanıştığı bir subaya görür görmez âşık olur. Bu subay, Mustafa Kemal Atatürk’ten başkası değildir.
Cemile, bu aşkının karşılıksız olacağını bilse de Mustafa Kemal’den vazgeçmez ve kendisini bu karşılıksız aşkın getireceklerine bırakıverir. Öyle ki karşısına çıkan Mehmet Ali’yle olan ilişkisine rağmen onunla dahi evlenmek istemez. Mustafa Kemal’e Aşklanmak, Cemile’nin Atatürk’e duyduğu katıksız aşkın yanı sıra, yıkılan bir imparatorluk üzerine kurulan yeni bir devletin oluşumunu da içine alan bir dönemin panoramasını çizer.
PRENS SABAHADDİN'İN SAKLI HAYAT(LAR)I

2013 – ARUNAS YAYINLARI
“Ensemden giren bir kurşunla öldükten sonra, şerefimi kaybetmiş olmamın ne önemi kalır ki? Değersiz bir ayrıntı!”
“Hayır, esaslı bir ayrıntı! Siz tarihin çöplüğüne atılıp, orada çürüyeceksiniz. Oysa ben, tarihe geçeceğim ve ebediyen hatırlanacağım!”
“Başarısız bir devrimci olarak; şimdiden unutuldunuz bile!” Bu kez, Prens Sabahaddin gülümsedi: “Başarı, futbol gibi değildir. Kazananı belirlemek için doksan dakikalık zaman sınırı yoktur. Benim fikirlerim, ben öldükten yüz yıl sonra, Ankara Büyük Millet Meclisi’nde kabul edilse ve milletçe uygulanmaya başlansa bile, yine başarı sayılır! Ölümden sonra gelen zafer, çok daha büyük olur!”
HAYATINI BOYNUNDA TAŞIYAN ADAM

2012 – ARUNAS YAYINLARI
Halil Bezmen bu kez, yelkenlisi ‘Hayatını Boynunda Taşıyan Adam’la, yakın tarihimizin çalkantılı sularında
seyrediyor. Rotasını, insanın en gizli kalmış noktasına, ‘Kalbinin Kalbine’ çeviren yazar; yolculuğu esnasında
hızını bir an bile kesmiyor, tersine artırıyor!
Pusulası ise, AŞK!..
Bu tehlikeli yolculuk, yazarı dev dalgaların arasında saklanmış birçok soruyla buluşturuyor:
– Bir üniversite öğrencisi, neden bir vergi dairesini ateşe verir?
– Bir erkek, kendini kadınların bağımsızlık savaşına adayabilir mi?
– Modern bir ailenin birçok yasa dışı eyleme bulaşmış oğluyla, inançlı ve dürüst bir din adamı; kardeşliğe
yakın, ömürlük bir dostluk kurabilirler mi?
– Kocasının onu sürekli aldatmasından bıkan bir ev kadını, hayatını değiştirmenin anahtarını, kendisini
satmakta bulabilir mi?
– Bütün bir milletin öfkesi; tek bir kişi üzerinde toplanabilir mi?
Hayatını Boynunda Taşıyan Adam, yakın tarihimizdeki askeri darbelerin darmadağın ettiği yürekleri; bıçak
kadar keskin, tokat kadar ağır bir gerçekçilikle masaya yatırıyor.
ESTERGON KALESİ

2011 – ARUNAS YAYINLARI
“Tanıdıklarım arasında dolandırıcılar, satılmışlar, kanatsız melekler, mafya babaları, milyarderler, politikacılar, mühendisler, ruhen fahişe olanlar, salaklar ve daha neler vardı. Kendi kendine apandisit ameliyatı yapmış olana bile rastladım. İnsanlığın hayvanat bahçesini gezdim.
ESTERGON Kalesi’nde sizi gerçekle gerçek üstünün kesiştiği sınırda gezdireceğim. İkisini ayıran çizginin bazen bulanık olduğunu göreceksiniz. Bazı olaylar imkânsız veya açıklanamaz gibi görünseler de, lütfen “Bunlar olamaz,” diye kesip atmayın ve yalnız bana değil, kendinize de bir şans tanıyın. İnanın, olağan dışı gibi görünen de bazen gerçek olabilir.”
Halil Bezmen
NEDEN? HALİL BEZMEN

2006 – LİTERATÜR YAYINLARI
Amerikan Büyükelçisi’nin tezkere öncesi ülkesine gönderdiği mektuptaki Halil Bezmen’le ilgili talepleri neydi?
Sonun başlangıcını tetikleyen ihanet hangi “meşhur” aileden geldi?
Ülkeden film gibi kaçışı nasıl gerçekleşti?
Emanetlerine kimler, nasıl ihanet etti?
Halil Bezmen’in çalışanını tekmeleyen ve sonra ABD’de tutuklanan ünlü gazetecinin kefaletini kim ödedi?
Babası neden intihar etmesini istedi?
1994’te işleri bozulduğunda komisyon karşılığı aracı olmayı öneren ünlü politikacı, sonra nasıl başına bela oldu?
İSKİ Skandalı’na nasıl dahil edildi?
12 Eylül 1980’de ailenin bütün erkekleri neden gözaltına alındı?
Bezmen’i sorgulayan o zamanın polis şefi, sonraki ünlü politikacı ona ne dedi?
Varlık Vergisi aileyi nasıl etkiledi?
Bezmenler neden üç kez bitme noktasına getirildi?
Batmış bir sanayici olarak, ne gibi dersler çıkardı?
Kitabı yayımlamak için neden bugünü bekledi?
VAHŞİ AŞK ÖYKÜLERİ

2008 – DESTEK KİTAP
Romanımızın kahramanı Memo, bırakın gerçek hayatı, bir kurgu içinde bile sıkça karşınıza çıkamayacak cinsten biri. Aslında o, rastlantıların İstanbul’dan Paris’e, oradan Rio’ya ve New York’a sürüklediği, yaşadığı maceraların gerçekliği kuşku götürür bir anti kahraman. Bu roman, Memo’nun akıllara seza hayatının bir bölümünü anlatıyor. Amacı sizi eğlendirmek; doğruyu ya da yanlışı göstermek değil. Bazı isimler ve olaylar size tanıdık gelebilir, bunu rastlantı olarak değerlendirdiğiniz sürece eğleneceğiniz garanti edilir. Ama yok, öküz altında buzağı aramak istiyoruz diyecekseniz, siz bilirsiniz. Türk yazınında az bulunur cinsten absürd bir roman örneği, “Memo’nun Olağanüstü Maceraları.”
SIFIR VAKTİ

2007 – SALYANGOZ YAYINLARI
·Hayata çöp kutusunda bulunmuş bir bebek olarak adımını atan, geçimini İstanbul Üniversitesi’nde tarih profesörlüğü yaparak sağlayan ve dünyanın dört bir yanında part-time cinayet işleyen bir kiralık katil… Lala Paşa
·Biri demirbaş-diğeri yedek, sürekli iki sevgiliyle yaşayan, eroinman annesinin kilise kapısına bıraktığı ve bu yüzden sonraki yaşamında uyuşturucuya savaş açan hırslı bir işadamı… Roman
KENDİME İTİRAFLARIM

2009 – DESTEK YAYINLARI·Çoktan beri değerli ve az önemli biri olmaya çalışıyorum.
·Haklısın, korkuyorum. Yeni baştan bir hayat kurdum. Hem başarılıyım hem mutluyum. Bunları kaybetmekten çekiniyorum. Görmüyor musun ki bir mucize olmuş ve kötülüklerden iyilik doğmuş.
·Birçok fakirlik çeşidi vardır ama tek gerçek fakirlik, seçeneksizliktir.
·Her şey gibi çare de biter. Kimsenin bize artık inanmadığını gördüğümüzde, çıkmaz sokağın dibine vardık demektir.
·Erotizmle aşkın birleştiği noktada cennetin bulunduğu söylenir.
·Bütün dünyada binlerce yıldır evlilikler, maddi çıkarların, politikaların ve güç mücadelelerinin sonucu olan birer kontrattan başka bir şey değildi.
MEMO'NUN OLAĞANÜSTÜ MACERALARI

2004 – İNKİLAP YAYINLARI·
Romanımızın kahramanı Memo, bırakın gerçek hayatı, bir kurgu içinde bile sıkça karşınıza çıkamayacak cinsten biri. Aslında o, rastlantıların İstanbul’dan Paris’e, oradan Rio’ya ve New York’a sürüklediği, yaşadığı maceraların gerçekliği kuşku götürür bir anti kahraman. Bu roman, Memo’nun akıllara seza hayatının bir bölümünü anlatıyor. Amacı sizi eğlendirmek; doğruyu ya da yanlışı göstermek değil. Bazı isimler ve olaylar size tanıdık gelebilir, bunu rastlantı olarak değerlendirdiğiniz sürece eğleneceğiniz garanti edilir. Ama yok, öküz altında buzağı aramak istiyoruz diyecekseniz, siz bilirsiniz. Türk yazınında az bulunur cinsten absürd bir roman örneği, “Memo’nun Olağanüstü Maceraları.”